11 Ekim 2012 Perşembe

Erasmus Dedikleri . . .

Bugün hemen hemen üç sene önce başlayan ve bitmesi beklenmeyen bir hikayenin bilmiyorum kaçıncı bölümündeyim. Evet kaçıncı bölümde olduğumu bilmiyorum; ama o kadar iyi bildiğim bir şey var ki o da bu hikayenin hiç bitmeyecek olması . . .

İspanya'nın Alicante şehrinin Alcoy kasabası diye adlandırılan, deniz seviyesinden epeyce bir yüksekte, yazları sıcak ve kurak; kışları ise ılık ve yağışlı geçen bir bölgesindeyim. Üç sene önce erasmus hayatımın başladığı yer burası. Erasmus kelimesi cümlelerin içerisine girdiğinde aslında ne yazların o kadar sıcak olması ne de kışların soğuk ve yağışlı olması pek bir anlam ifade etmiyor. Çünkü erasmus deyince yıllar boyu süren dostluklar, yaşanmış mükemmel vakitler geliyor akla. Ötekisi ise boş; nerede olduğun, kiminle olduğun, ne zaman olduğun anlamını yitiriyor. Ama bunların da ötesinde eğer erasmus yaptığınız yeri de erasmustan ayrı bir şekilde seviyorsanız, doğası, iklimi, çevresi hoşunuza gidiyorsa mükemmel bir erasmus sizleri bekliyor demek . . .

Hikayenin bu bölümüne öncelikle Las Palmas'ta başladım. Erasmusun bana yeni bir kardeş olarak kazandırdığı İtalyan dostum, kardeşim Vincenzo Preziosa'yu görebilmek, onunla yeniden güzel anılarımızı konuşmak, bunlara yenilerini eklemek için öncelikle Las Palmas'a onun yanına geçtim. Evet Las Palmas mükemmeldi, evet Maspalomas diye bir sahilleri vardı ve gerçekten görülmeye değerdi tüm bunlar. Hee bir de gerçekten dudak uçuklatan sigara ve bira fiyatları ile Las Palmas sizleri kendisine çekiyordu adeta. En pahalı sigaranın iki euro olduğu ve Tropical diye ucuz ve güzel yerel bir biralarının bulunduğu bir cennet mekanı. Tabi ki tüm bunların ötesinde bir şey vardı ki o da bana evinin kapılarını açan, belki ufacık bir dairede sadece sevgilisi ile kalması mümkün olan bir stüdyo dairede bana da yer bulan, bir hafta mükemmel bir tatil geçirmeme olanak sağlayan Vincenzo idi bana Las Palmas'ı önemli kılan.

Bir hafta Las Palmas'ta geçirdikten sonra bir aylık İspanya programının ikinci haftasını da Valencia'da geçirmeyi tercih etmiştim ki son iki haftasını erasmusumu yaşadığım Alcoy kasabasında geçirecektim. Valencia'da da bir haftamı erasmusta ilk beş ay ev arkadaşım olan Meksikalı Inaki ile geçirdim. Onun da şans eseri Alman sevgilisi de Valencia'daydı ve derslerden oldukça yoğundu; ama bir haftalık Valencia kalışımda elinden geldiğince misafirperverliğini gösterdi. Artık salonlara alışmıştım zaten : )

Veee ilk iki haftayı da böyle geçirdikten sonra artık Alcoy zamanı gelmişti. Dün geldim Alcoy'a elimde büyükçe bir bavul ve bilgisayar çantamla. Alcoy'a her gelişimde yanında kaldığım müthiş güler yüzlü, komik mi komik, arkadaş canlısı bir dost Kolombiyalı Dumar'dı bana burada kapıyı açan. Yine daha ilk saniyeden kapının arkasına saklanıp da şakasını yaparak korkutmayı başarmıştı beni. Çok hayretler verici bir şeydi ki, Volkan dedi işte bu evin anahtarı, bu apartmanın, burası senin odan; ne zaman istersen kiminle istersen, ne kadar istersen kalabilirsin. Evet Dumar çok iyi bir arkadaştı, çok dost canlısıydı; ama bu kadarını da görünce gerçekten duygulanmamak elde değildi . . .

Sonra hem biraz hava almak, hem de birkaç dost görmek için Valensiya Politeknik Üniversitesi Alcoy Kampüsü'ne doğru yola çıktım. Erasmus yıllarımdan tanıdığım bir sürü dost gördüm orada hemen ilk dakikalardan. Sonra ise üniversitenin international öğrencileri ile ilgilenen erasmus koordinatörü Ana Moya'yı ziyaret etmek istedim. Ama aklımda şüpheler vardı Ana'nın beni tanıyıp tanımayacağına dair. Çünkü her yıl yüzlerce farklı erasmus öğrencisi ile ilgilenen bir hanım, güler yüzlü bi kadındı kendisi. Enteresandır daha ilk saniyeden bana karşı gülümsemesi ve hatta okulun facebook sayfasından beni takip etmesi ve son günlerde neler yapıyor olduğumu bile bilmesi şaşırtıcıydı. Asansörde beraber aşağı iniyorduk ki şapkamdaki nazar boncuğunu gördü ve çok hoşuna gitti. Aaaa Anaa tabi ki sana da bir hediyem var diyerek çantamdan nazar boncuklu bir bileklik hediye ettim kendisine, çok hoşuna gitmişti ve gözleri doldu adeta. Benim için de daha mutlu bir şey olamazdı Ana'nın yüzündeki sevinci gördüğüm an.

Evet dostlar işte bugüne kadar 16 gününü tamamladığım ve 14 günümün daha olduğu bir hikayenin bu bölümü de böyle. Eminim ki kalan diğer günler de öncekiler gibi heyecan dolu, belki biraz da duygusal olacak.

Erasmus dedikleri sadece bir dönem ya da iki dönem değil erasmus eğitiminin olduğu; erasmus dedikleri o eğitimin öncesi, eğitim sırası ve asıl en güzeli ise onun sonrasıdır.

el Volcán
www.tips-fb.com

1 yorum:

  1. olum şans eseri buldum yazıyı ne güzel olmuş... güzel günlerdi... geri gelmez o günler hacııı :D

    YanıtlaSil