2 Ocak 2014 Perşembe
Hayat İstanbul
Uzun zaman olmuş elim kağıda kaleme gitmeyeli...
Aslında epeydir de içimde biriktirdiğim bir şeyler yok değil hani; ancak şu an sadece anımdan bahsetmek istiyorum, an itibariyle hayatın neresinde olduğumdan ve de neler hissettiğimden...
Bundan bir iki sene öncesine baktığımda baya değişmiş bir Volkan izliyorum aslında ve enteresandır ki bu değişimi hem hissediyor, hem zaman zaman müdahale edebiliyor ve hem de zaman zaman ise istediğim yöne çekip güzelce üzerinde oynamalar yapabiliyorum.
Bu değişimleri adlandırmak gerekirse açıkçası bir iki sene önce daha hayalperest bir Volkan vardı. Uzaklara gitmek isteyen, başka yerlerde belli bir süreliğine hayatlar kurmak isteyen, belki bu arada Yüksek Lisans eğitimini de uzak bir yerlerde tamamlamak isteyen bir Volkan. Şu an ise ailesi ve tüm diğer sevdikleri ile birlikte İstanbul'da huzurlu, güvenli, az stresli, gönüllü işlerle dolu bir hayat. Artık askerlik de bitmişti, işe de girilmişti, halen gönüllü çalışmalarını da yürütüyordu Volkan ve gerçekten de arzu ettiği huzur, güven, dolu dolu bir hayata sahipti. Belki de hayalini kurmadığı bu hayatı zamanla sevmişti; çünkü hep bir taraftan İspanya ya da Güney Amerika'nın dürttüğü birisi artık İstanbul'da sürekli bir yaşama doğru hayat kuruyordu ve ister istemez sevmesi gerekiyordu bu hayatı. Bakıldığında da yaşadığı hayatın sevilmeyecek hiçbir tarafı yoktu; güzel bir aile, hayalini kurduğu Satış Mühendisliği pozisyonunda çok düzgün bir firmada güzel bir iş, sevenleri, sevdikleri, İstanbul...
Zaman ne gösterir bilinmez elbette ki; ancak hızla geçen zamanın içerisinde İstanbul'da gürültüsüz patırtısız bir hayat belki de ömürlük olabilir. Her gün hiç tanışmasa beş altı yeni insanla tanışıyor Volkan. Çalıştığı Alman HYDAC firmasında sorumlu olduğu Batı Marmara bölgesi müşterilerinden oluşan bir sürü insanla halen tanışmak için dört gözle bekliyor. Evet işini seviyor; her gün yollarda olmayı, oradan oraya koşturmayı ve yeni insanlarla tanışmayı, onlara yardımcı olmayı. Çok zor bir iştir satışçılık derler; ama paranın merkezi olan satışı paraya hiç önem vermeyen birisinin yapması kadar da kolay bir şey yoktur. Çünkü ana gayesi karşısındakine yardım etmek ve onun dertlerini, sıkıntılarını dinleyip, sistemine çözüm üretmek olan bir kişi karşısındakine güven verir ve bu şekilde işler çok sağlıklı bir şekilde yürür. Tabi ki bu bilinçli olarak yaptığı bir şey değil Volkan'ın. Onun üniversite yıllarında gönüllü işlerin peşinden koşturması, hiçbir karşılık beklemeden insanlara yardımcı olması şu an Volkan'a huzuru ve de beraberinde başarıyı getirmektedir. Başarı elbette ki neye göre kime göre adlandırılır; ama bence başarı ne para ile ölçülebilir ne de yapılan işin hacmiyle; başarı günün sonunda kafanı yere koyup huzurlu bir şekilde bugün de üzerime düşen görevleri layıkıyla yaptım diyebilmek ve de bunu uzun bir zaman dilimine hatta tüm hayatına sığdırabilmektir...
el Volcán

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)